YUVA KÖYÜ’NÜN TARİHÇESİ
          1892 yılına kadar Pelitli Tekke Köyü( Tekke:Akınoğlu) halkından bazı kişilerce mera ve yayla olarak kullanılan Yuva Köyü, Horasan erenlerinden Seyyid-i Vakkas’ın Yörük Türkmen boylarına bağışlayarak yerleşim yeri olarak kullanılmaya başlanmıştır. İlk yerleşenler (bugün soyadı Gümüş olanlar olup) Yığmanoğu Hüseyin Çavuş (Dörtyol'dan) ile Koçak soyadını taşıyanlar Tekke’den gelerek yerleşmişler. Sonraki yıllarda Yılmazlar da Koçakların akrabası olarak yerleşmişlerdir. Köy statüsünü kazanmak amacıyla muhacir kabul etmesi istendiğinde ise Artvin-Efeler  köyünden (Acara Bölgesi) 1877-1878 Osmanlı -Rus savaşı döneminde Taşova ilçesi-Baraklı köyü tarafında bulunan Çatma yaylasına yerleşmiş olan Topal Ahmet ve kardeşleri (İyimaya soyadını alan aile), Yığmanoğlu Hüseyin Çavuş’un davetiyle köyün batı yakasına yerleştirilmişlerdir. Soyadı Yıldız ve Atak olanlar 1900’lü yılların başında İyimayalar tarafından davet edilerek köyümüzdeki Aşağı Mahalleye yerleşmişlerdir. Soyadı Çetin olanlar ise İyimayaların birinci derecede akrabasıdır. Çeşitli akrabalık bağları nedeniyle Şimşek ailesi de Beldağı köyünden gelmiştir. Ayrıca Köse soyadını taşıyanlar I.Dünya Savaşı sonrasında Reşadiye’den  göçerek yerleştirmişlerdir. Gümüşlerin eski akrabaları Taşova-Dörtyol köyünde bulunmaktadır. Eski yıllarda hayvancılıkla geçinen bu Yörük ailesi Kızılcapınar mevkiindeki  Sığırağılı’nı da yayla olarak kullanmışlardır. Koçakların Tekke’deki  akrabalarıyla, İyimayalar da eski akrabalarıyla aynı soyadı taşımaktadırlar. Köyümüz 1942 yılına kadar Tokat’ın Erbaa ilçesine bağlıydı. (1942’den önce doğanların nüfus cüzdanında doğum yeri Erbaa yazmaktadır.) Taşova’nın ilçe olmasıyla birlikte bu ilçeye bağlı kalmış ve 1962 yılından sonra Amasya Merkez ilçeye bağlanmıştır.

Ulaşım:
Yuva köyü’nün güney tarafında Aydınca-Turhal-Tokat, Aydınca-Amasya yolu ile kuzey tarafında Akınoğlu-Taşova-Erbaa, Akınoğlu-Amasya bağlantılı yolları vardır.
Amasya’ya 55 km, Taşova’ya 25 km, Erbaa’ya 50 km, Turhal’a 38 km, Tokat’a 80 km, Samsun’a 130 km uzaklıktadır.

Altyapı: 

Yol: Güney tarafındaki 13 km.lik yolun Beldağı köyünden itibaren Aydınca’ya kadarki kısmının 40 yıl içinde en az 3 kez yapılıp değiştirilmek zorunda kalması ve sonunda dördüncü güzergâhtan Yuva Köyü temsilcilerinin yıllarca süren ısrarı sonucunda bugünkü güzel yoluna kavuşmuştur. Yol 2002 yılında asfaltlanmıştır. Normal zamanlarda otomobille eskiden 40 dakikada alınırken şu anda 15 dakikada alınabilecek durumdadır. Yol yapımı hakkında çok sayıda büyüğümüzün anlattığı hikayeleşmiş hadiseler vardır.
Kuzey tarafındaki Taşova yolu: İlk kez motorlu taşıtların gidebileceği yol YSE tarafından 1970-1972 yıllarında yapıldı. Daha sonra 1982 ve 1990 yıllarında yeniden yapılarak  doğal şartlara göre bugünkü düzenli, işlek bir yol haline gelmiştir.
 

İçme Suyu : Köyümüzde 1955 yılında mahalle çeşmeleri imece usulü yapılmıştır. Bu çeşmelerin önünde hayvanları sulamak veya buğday yıkamak amacıyla su tekneleri de yapılmıştır. Aynı yıllarda her çeşmeye yakın yerde yunak (mahalle hamamı) yapılmış, 1970li yıllara kadar haftalık banyo yapma ve çamaşır yıkama ihtiyacı bu yunaklarda giderilirdi. 
 
Elektrik: 1979 yılında her türlü alt yapısı hazırlanmışken 3 yıl gecikmeli olarak çevre köylerle birlikte elektriğe kavuşmuştur.
 

Telefon: 1940lı yıllardan 1990 yılına kadar manyatölü telefonlar yalnızca Muhtarlıkta kullanılırken bugün telefonsuz ev yoktur.
 

1990 yılında ise Baldıran Yaylası-Çamlıburun deresinden yaklaşık 12 km.lik bir mesafeden köye su şebekesi yapılmıştır. İçme suyu sorunu yoktur.
 
1996 yılında ise kanalizasyon yapılmış ve atıklar, kirli su kanalları köyden 1 km uzaklıktaki Sudüşen mevkiinde yer altına verilmiş olup çevre kirliliğine yol açması söz konusu değildir. Tarihçeyle ilgili bilgilerin kaynağı: Köyümüzün tarihçesi ile ilgili bilgiler; 1974 yılında Hekimoğlu Yusuf Yıldız’dan (Hekim Dede) köyümüzün tarihçesi adlı ödev konusunu hazırladığımda ve daha sonra aynı yıllarda Hacı Bilal Eyimaya(R.1314, M.04.02.1898), Hüsnü Koçak (1318) ve Halit Gümüş (1320), Ahmet Eyimaya( 1334) ‘dan aldığımız bilgilerden oluşmaktadır. Ayrıca Pelitli Tekke Köyü- Yuva Mahallesinde ikamet eden Yığman oğlu Hüseyin Çavuş’a adına düzenlenmiş 1892 yılına ait Sened-i Hakaniye adlı tapu belgesi. Daha başka ayrıntılı ve belgeli bilgileri lütfen bildiriniz.( Muhittin Gümüş)


KÖY SINIRLARINA DAHİL OLAN YERLERİN ADLARI
Doğudan Kuzeye doğru:
Baldıran Yaylası, Koçboynuzu, Çamlıburun deresi, Eynedolu, Sıraçallar, Deveci konağı, Fatmapınarı, Kiremitlik, Sökmetarla, Kocasık, Dereler ve yolüstü, Gürgenlik, Tepe tarlalar, Eriklidere Taştekne, Küçükgöl, Meşelidüz, Kirampa kaçağı, Kalaylıçal, Küçükçal, Büyükçal, Böcükönü, Sivriçal, Yassıçal, Kocadobak, Küllük Çukuru, Kayaardı, Evliya(Sütbaba), Kuru köprü, Gavurevleri, Sudüşen, Gökçelik,

Batıdan Güneye doğru: Öküzyatağı, Kuşpınarı,  Kirenliburun, Yukarı Tarlalar, Deretarlalar Mısır hoca, Danacıoğlu, Yolmaca, Camiyeri, Göz, Yazılar...Köy önü.


KÖYÜN YERLEŞİMİ, DOĞAL YAPISI
Doğusunda  Altınlı Köyü, Eynedolu Merası, Boğalı Dağı ve Baldıran Yaylası, Batısında Engüles Dağı, Abacı Köyü ve Yaylasaray (Tasna) Yaylası, Güneyinde Beldağı Köyü, Kuzeyinde Yaylasaray , Elmakırı, Akınoğlu beldesi vardır.
Bütün çevresi ormanla kaplı, yemyeşil dağ ve tepelerle çevrili doğal güzelliğe sahip köyümüz gerçekten bir ‘Yuva’dır. Kısmen düzlüklerin bittiği yamaçların başladığı alanlarda evler yapılmış olduğu dikkati çekmektedir.
Tarıma uygun arazisi çok az olan köyümüzde 1970li yıllara kadar hayvancılık revaçtayken  daha sonra hemen her aileden bir erkeğin inşaat işlerinde çalışmaya mecbur kaldığı  bir gerçektir.

1969 yılından itibaren Almanya, Hollanda ve Fransa’ya giden işçilerin yanı sıra önce Turhal’a göç vermeye başlamıştır. 1980li yıllardan itibaren ise İstanbul ve İzmir , Bursa gibi yerlerde de köylülerimiz iş sahib olarak çalışmakta ve ikamet etmektedirler.
 

Tarıma uygun arazinin az olması dışarıda işçilik yapılmasına vesile olmuştur. Bu nedenle ustasız aile yoktur.
 

Ayrıca değirmen, demir ve ağaç işleri, ahşap yapı ustalığında civarda ustalıklarıyla ünlü insanlar da vardı. Bu ustaların önemli bir kısmı eski yıllarda yaptıkları işlerle tanınmışlardır. Bazıları hakkın rahmetine kavuşmuştur.
 
Değirmen yapımı ve değirmen taşı yontmacılığı Musa-Kadir-Şevket-Kazım-*Mustafa İyimaya,
 
Ağaç oyma ve el sanatları ustalığında  Ragıp - Zekeriya Gümüş
 
Ahşap ev yapımında Ahmet Eyimaya ve Ahmet Gümüş
 

Demir , kaynak  ve ateşli silahlar tamirat ustalığında Halil Usta (Halil İyimaya), Kaynak işleri : Şevket-Şevki-Mustafa İyimayalar.
 

Betonarma (yeni inşaat biçimi) Osman, Necati, Hüseyin Gümüş.Bu alanda daha ileri teknoloji kullanım bilgisine sahip müteahhitlik işleri de yapan ve çok yönlü insanlarımızdan Fikri ( Fahri) İyimaya dikkati çekmektedir.
 
Elektrik, elektronik ve mobilya, boya  ve iç mimari işleri Osman oğlu Halit Gümüş  
 

Yetenekli ve becerikli insanlarımızın her gün arttığını söyleyebiliriz.
 

Okuma yazma oranı son yıllarda yükselmiş olup Lise ve Üniversite mezunları artmaktadır.
 

Köyümüzde doğmuş halen  yurt içinde ve yurt dışında görev yapan milletvekili, avukat, öğretim elemanı, veteriner hekim, subay, mühendis, bürokrat, çok sayıda öğretmen, polis, devlet memuru  ve din görevlileri vardır.
 

Bunlardan bazıları:

Av.Ahmet İyimaya: Ankara Üniversitesi, Hukuk Fakültesi,( Hukuk Fakültesinden 100 puan ortalamasıyla mezun olmuştur.)  20. ve 21. dönem Amasya Milletvekili
Halis Gümüş: (Almanya)Berlin İlköğretim Okulu Müdür Yardımcısı, eğitim sendikası temsilcisi, Belediye Meclis üyesi
Yunus Koçak: Emekli Banka  Müdürü
Üzeyir İyimaya: Ankara Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi, Maliye Bakanlığı, Genel Müdür,  Hesap Uzmanı
Abdullah Köse: Emekli öğretmen ve Eski Turhal Belediye Başkan Yardımcısı
Ahmet (Hacı Bekir) İyimaya: Konya Yüksek İslam Enstitüsü, Öğretmen,İHL  Müdürü, yönetici

Osman Yıldız: Öğretmen, yönetici, Amasya Musiki Cemiyeti Başkan Yardımcısı ve neyzen

Selim Gümüş: Eğitim Yüksek Okulu
Nail Koçak: Amasya Eğitim Yüksek Okulu,  Öğretmen, yönetici
Osman İyimaya:  Selçuk Üniversitesi Mühendislik Fakültesi, Bayındırlıkve İskan Bakanlığı, Harita Mühendisi
Muhittin İyimaya: Uludağ Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi, Veteriner Hekim, Tarım Bakanlığı
Muhittin Gümüş: Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, ,Öğr.Üyesi, Yüksek Okul Müdürü, Ankara Üniversitesi, Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi ,
Muzaffer İyimaya: Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Öğretmen, yönetici

Salim Köse: Uludağ Üniversitesi
Mustafa Gümüş: Fırat Üniversitesi , Teknik Eğitim Fakültesi,Öğretmen, yönetici
Ahmet (Süleymanoğlu) İyimaya: 19 Mayıs Üniversitesi Amasya Eğitim Fakültesi, Öğretmen, yönetici

Metin Yıldız: Hollanda’da  Mimar Mühendis,( ilkokul 2. sınıftan itibaren eğitim hayatının tamamını Hollanda’da tamamlamıştır.)

Coşkun Köse: Hacettepe Üniversitesi, Sağlık Hizmetleri Yüksek Okulu ve Kara Harp Okulu , Subay
Zekeriya İyimaya : Araştırma Görevlisi, İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi,
Şeref İyimaya: Astsubay Kıdemli Başçavuş

Salih Köse: 19 Mayıs Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi
Yunus Gümüş: Astsubay  Çavuş

Ertan İyimaya: Orta Doğu Teknik Üniversitesi
Salih Gümüş:  Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
Yavuz Gümüş: Anadolu Üniversitesi, SSK İzmir
Mustafa Gümüş (Şerafettin oğlu): Celal Bayar Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi


KÖYDE HAYAT

Köyümüz 1960lı yıllarda 80, 1970li yıllarda yaklaşık 100 haneli köy olmuştur. Ancak başka yerlere göç nedeniyle bu sayı artmamış bilakis azalmıştır. Son yıllarda hem köyde hem de şehirde yaşama geleneği başlamış olup yaşlılar genellikle kış aylarını başka şehirlerde bulunan evlatlarının yanında geçirmektedirler. Son yıllarda emeklilerin köye dönüşleri de dikkati çekmektedir. Köyde en güzel hayat düğün ve bayramlarda olurdu. Çünkü yardımlaşmanın ve dayanışmanın sembolleridir düğün ve bayramlar. Özellikle Ramazan ve Kurban bayramlarında her yaş grubunun kendisine has oyun ve eğlence biçimleri vardı. Genç kız ve erkekler salıncaklarla salınarak türküler ve şarkılar söylerlerdi. Özellikle  köyümüzün doğu yamacındaki Çörmükte, batı yakasındaki Yukarı Mahallede salıncakların kurulduğu yerlerde mütevazı şenlikler olurdu. Büyükler ise kendi aralarında güzel sohbetlerle ziyafet sofraları hazırlar, gelen misafire ikramda bulunurlardı. İklim şartlarının uygun olduğu yıllarda bu ziyafetler bahçelerde, açık yerlede olmaktaydı.

Değişen hayat şartları ve genç nüfusun şehirlileşmesi gibi sebeplerle artık ortak,eğlencelerin, türkülerin ve şarkıların yerini kapalı ortamlarda televizyon programları aldı diyebiliriz

Her arife günü ikindi namazından sonra mezarlık ziyaret edilir, ölenlerin ruhuna fatihalar okunur, hanımlar mahalle fırınlarında geleneksel olarak cevizli ve haşhaşlı çörekler ve hamursuz yaparlar. Yatsı namazına bütün erkek cemaat katılır ve namaz sonrasında sandıklarla lokum ve şeker dağıtılır. Eski yıllarda maddi durumu iyi olanlar kuru üzüm ve daha başka tatlı türleri de dağıtırdı.

Bayram sabahı ise bayram namazı kılınır, caminin bahçesinde topluca dua edilir ve ardından da bayramlaşmaya geçilir. Köyün en yaşlısı en başa durur ve yanına yaş sırasına göre bayramlaşarak sıraya geçilir. Böylece en küçük yaştaki birisi herkesle bayramlaşmış olur. Daha sonra bayram namazına gelemeyen hasta veya yaşlılar varsa onlar ziyaret edilir ve karşılık aile içi ve akrabalar arası bayramlaşmalar sürer.

Sohbetler; yazları çeşme önlerinde, köy meydanında, kışları ise caminin yanındaki mescitte yapılır. Bu mescit aynı zamanda köy odası olarak da kullanılmaktadır.
 

İlk köy odası  Yusuf (Gümüş) Çavuş’a aittir. Köy odasında eski yıllarda  çeşitli halk hikâyeleri anlatılırmış veya Muhammediye ve Cenknâmeler okunurmuş. 
 

Bugün ise daha fazla büyüklerin eskiye dair hatıraları ve günlük hayatla ilgili meselelerin konuşulduğu yer olmuştur.

İLKOKUL
İlk yıllarda komşu Beldağı köyündeki ilkokulda eğitime katılma söz konusuyken 1960lı yıllardan itibaren köyümüzdeki bazı boş evlerde eğitim ve öğretime başlanmış olup 1969-1970 öğretim yılından itibaren de Aşağı Mahallede bulunan mevcut İlkokul hizmete girmiştir. İki sınıflı ve lojmanlı bu güzel okulumuz 1996-1997 öğretim yılından itibaren taşımalı eğitim nedeniyle kapanmıştır. Köyümüzde ikamet eden vatandaşlarımızın çocukları halen 13. km. uzaklıkta bulunan  Aydınca İlköğretim Okulu ve Lisesinde öğrenimlerine devam edebilmektedirler.

İlkokulumuzda görev yapmış bazı Öğretmenler:
Yılmaz öğretmen:1963-1966 , Nihat Özbilgin: 1966-1968, Hasan Özer:1966-1969; Gülağa Üstün: 1968-1970, Rıza Tatlı: 1967-1970, Ahmet Şenkal: 1967-1970; Şevket Demirci: 1971-1975, İrfan Güler: 1971-1973, Mustafa Tanrıverdi1972-1975; İbrahim Tanrıvedi:1973-1975, Ahmet Soylu:1975-1976 ,İbrahim Türkmen:1975-1977; Eyüp Taşkın.1976-1982, Arif Ayyıldız: 1979-1984, Sultan Ayyıldız.1979-1984; Cafer Özbaş: 1979-1986, Ahmet Özdemir: 1985-1988, Mehmet Ali Bucurzat: 1989-1996

Her öğretmenin mutlaka iz bıraktığı bir şey vardır. Onların en büyük eseri yetiştirdikleri öğrencileridir. Her nesil öğretmenlerin eseridir. Köyümüze ilkokul binasının yapılmasıyla birlikte çevre düzeni, ağaç dikimi ve bal yetiştirmeye kadarki bütün işleri saygıdeğer öğretmenim Şevket Demirci yapmıştır. Ceviz ağaçları onun eseri, yakın yıllarda kesilen söğüt ağacı İrfan Güler’in, kırmızı güller ise Ahmet Soylu’nun hatırasıdır. Yıllardır uzamayan hep aynı kalan çam ağacı Rıza Öğretmenindi. İbrahim ve Mustafa Tanrıveri öğretmenlerimizin ise okul kütüphanesi kurmaları, sosyal ve kültürel anlamdaki iş ve davranışları ile örnek öğretmenlikleri hafızalardan silinmemektedir. Eyüp Taşkın’ın sosyal ilişkileri ve millî heyecanı, Arif Ayyıldız’ın beyefendiliği, gençlerle ve herkesle yakın dostluğu, Cafer Özbaş’ın mütevazı kişiliği, Ahmet Özdemir ve Mehmet Ali Bucurzat’ın kendilerini Yuvalı hissetmeleri önemliydi.

Nice çocukların küçük elleriyle taşıdıkları taşlarla okul bahçesine kaldırım yapıldı. O çocukların eştikleri çukurlara fidanlar dikildi.

Kış günleri soğuk ayaz  demeden elinde birer odun ile okula gelen çocukları  okutmaya çalıştılar. Soğuktan elleri donduğu için sınıfa ağlayarak gelen çocukları yüreklerindeki sevgiyle ısıttılar.


KÖY CAMİSİ
1955 yılında tamamıyla köy ustaları tarafından taştan yapılmıştır. Köyümüzün bütün işlerinde olduğu gibi rahmetli Hacı Musa İyimaya’nın çok sayıda mahalle çeşmesi, yol yapımı ile cami yapımında da üstün hizmetleri olmuştur. 
 

Caminin yanında ahşap bir mektep, mescit ve köy odası toplantı yeri olarak da kullanılmak üzere ilk yerleşim döneminde yapılmış ancak, 1981 yılında yeniden inşa edilmiştir.

Cami içnde 1975 yılına kadar 2 adet halı vardı ve geri kalanı kilim veya cecimlerden oluşuyordu.

1977 yılına kadar ezan, cami önündeki taş üzerinden okunuyordu. Minare yapılana kadar hoporlör ile daha sonra da minareden okunmaya başladı.
Caminin iç mimari süslemesi Muhtar Yusuf Çetin döneminde 1981 yılının Temmuz ve Ağustos aylarında yapılmıştır.
1985 yılında ise caminin çevre duvarı ve diğer eksiklikleri hayır sever köylülerimizce Muhtar Üzeyir Yılmaz döneminde yapılmıştır.
Cami minaresi ise 1990 yılında muhtar Veysel Koçak döneminde yapılmıştır. Caminin iç dekorasyonu yine hayırsever köylülerimizin yardımıyla bugünkü durumuna kavuşmuştur.

BALDIRAN YAYLASI
Yuva Köyü ortak mülkiyetine ait Baldıran Yaylası adını yakın yöresinde bulunan zehirli baldıran otundan almaktadır. Camitepe( 1945 m.) veya Boğalı Yaylası( Tekke ve Belevi Obası) olarak bilinen sıra dağların en batısında bulunan baldıran yaylası denizden yaklaşık 1600 m. yüksekliktedir. Yuva Köyüne uzaklığı ise 8 km.dir. Baldıran Yaylasının doğusunda Boğalı Yaylası, batısında Yuva Köyü, Güneyinde Avşar köyü) (Aluçalanı), Kuzeyinde ise altınlı Köyü Obası vardır.

1960lı yıllarda bazı komşu köyler yaylamız üzerinde hak iddiasında bulunmuşlar ancak bu konuda da her türlü girişimler sonucunda Musa Hoca başta olmak üzere köyümüzün ileri gelenleri hukuki olarak  konuyu çözmüşler ve Yuva Köyüne ait bir yayla olarak yıllardan beri kullanılmaktadır.

YAYLAYA GÖÇ
Eski yıllarda, özellikle 1990’lı yıllara kadar baldıran yaylasına göç özel bir tören ve ihtişamla yapılırdı. Tipik göçebe Yörük toplumunun âdetleriyle süslü bir göç yapılırdı Baldıran yaylasına. Kimileri ise az sayıda da olsa Eynedolu ve Çatalucu yaylalarına giderlerdi.
Kağnılarla ve at, eşek sırtında taşınan, kazanlar, yayıklar, külekler, çömlekler, hatta bacakları bağlanmış  tavuklar; yorgan, yastık, minder,çul  ve cecimler..... aklımızda kalanlar arasında daha neler var neler... körpe buzağıların , kuzular ve oğlakların meeleşmeleri... sabahın erken saatlerinde öten horoz sesi,  follukta yumurtlayacak tavukların gıdaklamaları, süt emmek için anasını arayan kuzuyla yavrusunu arayan koyunun meeleşmesi... galiba bir çoğumuzun bu seslere hasret kaldığı bir gerçektir.
Kağnıları çeken, kara saban önünde inleyen öküzler, traktörler kullanılmaya başlayınca kim bilir ne kadar dua etmişlerdir bu yükten kurtulduk diye . Harman yerindeki nasibi kesilen zavallı öküzler...
Yaylamızda Kocapınar ve küçcükpınar adıyla iki su kaynağı vardır. Kocapınarın suyu hem çok soğuk hem de çok yararlı olduğu  için herkes Kocapınardan su içmek ister.
Yakın yıllara kadar yaylacılık ayrı bir kültür iken son yıllarda yaylamızın bir mesire yeri haline gelmeye başladığı görülüyor.
Yayla; büyükannelerle dedelerin torunlarına baktığı, tuzsuz yağ, çökelek, peynirle beslediği, sac ekmeği ya da mısır ekmeğini çorbasına, yoğurduna doğradığı bir yerdi. Yayığını yayıp, yağını küleklere, çökeleğini , peynirini de çömleklere basıp gönderen nineler nerde? Keçi kılından eğirilen ipleri, kurulan tezgahta rengarenk çul ve cecimler dokuyan anneler nerede? Kalaylı bakraçlarla Kocapınardan, küşükpınardan su taşıyan bacılarımız nerede? Kışlık odununu taşıyarak elleri ve omuzları nasırlaşan dedeler, babalar nerde?
İneğini, kömüşünü , koyununu keçisini sağan anneler, yaylanın o temiz havasını, suyunu ve dumanlı dağlarının çisesini üzerinde hisseden dedeler nerde?
Her yayla obasının yanında çevirme denen açık hayvan korunağı yerlerde inekler sağılırken “geeel kızım geeel, anasını gülü geel”gibi sözler duyardık. bazen adını bilmediğimiz çocuklar mı var? Yoksa yeni büyüyen bir çocuğa mı sesleniliyor derdik. Yayla hayatını bilenler için hiç de öyle değildi. Çünkü o elleri kınalı, yüzleri nurlu anneler, babanneler küçük buzağılara, danalara da güzel ve sevimli ad verirlerdi.  Hele de yaylada dünyaya geldiyse adı mutlaka “Yaylalı” olurdu.

Yayla yollarında söylenen türküler ayrı bir önem ve özellik taşır.

Baldıran yaylasına giden yol üzerindeki yer adları: Köyönü, Dereler, Yolüstü, Almalık, Fatmapınarı, Deveci Konağı, Yambalkoca, Tekmezar, Midiğin çağladığı yer, Isırganlıdere, Rasimin dönemeç, Aşağı gölgesi güzel, Yukarı gölgesi güzel, Kocatepe.............

YAYLA CAMİİ: Yaylamızda 1995 yılına kadar açık hava camisi  vardı. Rahmetli Hacı Musa İyimaya’nın girişimleriyle Amasya Müftülüğünden izin alınarak açılan, Cuma ve vakit namazlarının kılındığı, çevresi ağaç çitle kapalı, üstü açık cami vardı. Çevre obalarda, yaylalarda  kalan vatandaşlar Cuma namazını bu açıkhava camiinde kılarlardı. Ezan ise kıble tarafında bulunan bir taş üzerinde okunurdu. 1980-1985 yılları arasında Ramazan  ayı teravih namazları boş bir evde kılınırken ile bayram namazları bu kalabalık bir cemaatle bu camide kılınmıştır. Bu camiinin 1980-1990 yılları arasında en müdavimleri rahmetli Ahmet Yılmaz (Topal Hafız), Hacı Bilal İyimaya, Hüsnü Çavuş (Koçak), Halim Çavuş ( Yılmaz),Salih Koçak, Kaya oğlu Abdullah, Ahmet, Mustafa ve İbrahim Gümüş, Uzun Abdullah Koçak... Allah uzun ömür versin Cafer Gümüş, Mustafa Gümüş ve Ali Yılmaz‘dı. Hacı Bilâl ve Ahmet Yılmaz’ın ezan okuma üslupları hâlâ kulaklarımızda çınlar.

NÜFUS YAPISI
Nüfus itibariyle en kalabalık sülaleler sırasıyla Gümüşler, Koçaklar ve İyimayalardır. 1975 yılı nüfus sayımında 600 civarında köy sakini varken, 2000 yılında bu sayı 280’e  kadar düşmüştür. Nüfusun büyük bir kısmı yurt içi ve yurt dışında olmak üzere Turhal’da, İstanbulda ve Almanya’da yaşamaktadır. Bunların dışında  İzmir, Bursa, Ankara ve diğer yerlerde mesleği gereği bulunan köylülerimiz vardır. Yuva Köyü nüfusuna kayıtlı 1500’den fazla kişi olduğu tahmin edilmektedir.

GELENEKSEL  ÇOCUK OYUNLARIMIZ

Gacırdak: Adını çıkardağı sesten alan bir oyun aracı. Bazı gençlerin bilmediği veya bilse de şenliklerin düzenlenmesiyle birlikte öğrendiği “Gacırdak” bir nevi eğlence aracı. Kalın bir kazık üzerine geçirilmiş bir ağacın her iki tarafına dengeli olarak binen kişilerce dönerek kısa süreli heyecan yaşamasına yarayan, her yaş grubuna uygun,. rekabete dayalı olmayan , eğlence amaçlı oyun aracıdır.

Çelik Oyunu: Her yörede bu oyun çelik çomak biçiminde adlandırılsa da köyümüzdeki örneğini başka yerlerde görmüş değiliz. Bir metrelik kazık üzerine konan çeliğin bir sopayla uzaklaştırılması ve yere düşmeden rakip takım tarafından tutulması veya dokunulmasıyla el değiştiren bir oyundur. İki takım halinde oynanması, özellikle sayı saymayı ve hesap yapmayı da ihtiva eden rekabete dayalı bir oyundur. Ayrıntılı kuralları vardır.

Malliç Oyunu: Bu oyun bir metrelik değneklerle oynanır. Bunda hızlı ve kıvrak hareket etme rakibine yakalnmamak esastır. Geleneksel Türk sporlarından Cirit oyununun atsız oynanan biçimi denebilir.

Esir Oyunu: En az beşer kişilik takım halinde oynanan, mücadele, kıvraklık ve hızlı koşmayı gerektiren, rekabete dayalı bir oyundur. Yaklaşık 50-60 metre mesafedeki kaleler arasında oynanır.

Somak Oyunu: Birer metrelik sopalarla, küçük oval topaça benzer  bir ağaç parçasının tencere derinliğinde bir çukura girdirilmesi veya uzaklaştırılmasına göre oynanır. Çok ayrıntılı kuralları vardır. En az 3 kişiyle oynanır. Bir kişinin ebe olmasıyla başlar. Ebe seçimi de tamamen kurallarla belirlenir. Bu oyun  kısmen çim hokeyinin  özelliklerini taşıyor.

Güvercin Taklası: Dörder kişilik iki takım halinde oynanan oyunda sportif beceri gelişiminin sağlanması amaçlanır. Bir grup içindeki  4 kişiden kisi aayaküstü arka arkaya durur.. Onların bacak kısımlarına da eğilerek diğer iki kişi durur. İkinci grup ise sırayla eğik duranların sırtından takla atarak atlar. Takla atmaya çalışanlardan  biri atlayıp yere düşerse veya eli yere değerse atlama sırası ikinci grubun olur. Yarışma amacı olsa da eğlenceye dönük tarafı da vardır.

Yukarıda bahsettiğimiz tüm oyunlar genellikle erkekler tarafından oynanan oyunlardı. Bu oyunların çoğu ilkokul bahçesinde, mahallelerde, köy meydanında uygun yer ve ortamlarda oynanırdı. Çobanlar ise yayla veya meralarda oynardı. Günümüzde futbol bu oyunların hepsini yok etti. Yaşları 35’ten küçük olanlar bu oyunları ya hiç oynamadılar veya sadece duymuş olabilirler.

Beştaş, taş-kale, çizgi, elim sende, yumulmaç (saklambaç) gibi oyunlar hem kızların, hem de erkelerin karışık olarak da oynayabildikleri oyunlardan bazılarıdır.

GELENEKSEL YEMEKLERİMİZDEN BAZILARI:

Amasya yöresinin tüm geleneksel yemekleri içinde yer alan ve sofralardan eksik olmayan çorba çeşitleri, dolmalar, börekler  köyümüzde de vardır.
Toyka çorbası: Hemen her evde akşam yemeğinde veya eskiden sabah kahvaltısında sofralardan eksik olmayan çorba. Malzemesi: Su, un, aşlık( yarma), tereyağı ve nane.

Tarhana Çorbası:Yarma ve süzmeden müteşekkil  kulak biçiminde kurutulan tarhanıa nohutla birlikte kış mevsiminin en lezzetli çorbasıdır.

Etli Dolma: Muska biçimindeyapılmasıyla diğer dolmalardan farklılık arz eder. Her mevsimde, her evde salamura edilmiş yaprak bulunur. Malzemesi:yaprak( tevek)yarma, az miktarda barbunya fasulyesi, kıyılmış soğan, nane, dana veya kuzu eti.

Kara Kelem (lahana) Dolması: Kara lahana yaprağı içine yarma, kıyılmış soğan, nane, nohut, salça ve baharat katılır. Pişirilen kazana  kemikli et de konularak kısık ateşte pişirilir.
Keşkek: Düğünlerin ve özel günlerin baş tacı yemeklerden birisi keşkektir. Keşkeğin temel malzemesi keşkeklik buğday düğünlerde özel olarak davul zurna eşliğinde törenle köy meydanındaki dibekte ( soku) döğülür. Fırınlarda güveç içinde pişileni daha lezzetli olur. Malzemesi:Kabukları alınmış buğday , et ve tereyağı

Kuru Fasulye: Köyümüzde yetişmiş olan kuru fasulyeden ( şeker fasulye) pişirilen yemek çok lezzetli olmaktadır. En büyük özelliği kolay pişmesi ve et tadında lezzete sahip olmasıdır. Malzemesi: Kuru fasulye (ak pahla), et, soğan, salça ve az miktarda baharat

Sini Böreği: Köyümüzde börek denince akla, kalaylı sinilerde pişirilen tereyağlı börek akla gelmelidir. 5 kat hamurdan oluşan böreğin arasına kimi zaman çökelek, ceviz veya kış aylarında iç yağı konur. Bayramların, nişan törenlerinin, düğünlerin, ölenlerin 40’ı, veya yılı için verilen ziyafetlerin temel yiyeceği börektir. Ramazanda sahur gecelerinin vazgeçilmez ana yemeği yine sini böreğidir. Bazı annelerimiz Ramazan öncesinde hazırladıkları yufkaları nemlendirip siniye döşeyerek pişirirdi ve üzerine cevizli gül veya şekerli şerbet dökülürdü. Buna da işkefe böreği denir.

Genel olarak gözleme diye bilinen sac üzerinde pişirilen yağlılar, sac ekmeği (bazlama), mısır unundan yapılan cızlak ve kömbe, mısır ekmeği ( güdül), mayasız hamurdan yapılan hamursuz, dönderme, katmer, kaypak, mayalı  fırın ekmeği ve haşhaşlı çöreklerin tadı bir başka oluyor. Süte ve yoğurda doğranan mısır ekmeğini uzun zaman köy özlemini yaşamış olanlar daha çok hisseder.

Kış yemekleri arasında kalle( barbunya fasulyenin haşlanmasıyla oluşur.), erişteli bulgur pilavı, haşhaşlı kesme makarna, cimcik çorbası, kara çorba, ak çorba, cevizli kelem, yahni, kurutulmuş biber ve patlıcandan yapılan dolmalar vb...

Zamanla yemek kültürü daha genelleşmeye başlamıştır. Köyümüzün ve yöremizin yemekleri  et, kuru bakliyat ve un mamullerinden oluşan yemeklerdir. Yaz aylarında sebze yemekleri (taze fasulye ve diğerleri ) sofralarda yer alır.

ROJELER:
1.Kalkınma Amaçlı Projeler
1.1. Köyümüzde Tarımsal Kalkınma Projesi dahilinde süt ve süt ürünleri üretimi için hayvancılık teşvik edilmektedir. Bu amaçla kredi ile verimi yüksek olan süt ineği verilmiş olan köylülerin sağlıklı ve kolay bir biçimde geçimini sağlamada büyük önem taşımaktadır. Bu konuda Veteriner Hekim Muhittin İyimaya’nın katkılarını unutmamak gerekir.
1.2. Bazı meyve türlerinin ve gıda ürünlerinin modern usullerle yetiştirilmesi (kiraz, vişne , elma, ceviz, kuru fasulye, nohut , mısır  vb.),
1.3. Yayla ve bazı meraların ıslah edilmesi:  Özellikle son yıllarda yağışların azalması, uzun yıllar aşırı otlatma ve diğer çevre etkileri neticesinde bu alanlardaki   çiçek ve diğer bitki türlerinin yok olamaya yüz tuttuğu görülmekte, özellikle Baldıran yaylasının kocatepe ve çakıl mevkilerinin şakıllaşmaya ve çölleşmeye yüz tutan yerlerinin mühendisler nezaretinde topraklanması ve ıslah edilmesi gerekir.
1.4. Baldıran yaylasında yapılaşma: Betonarma yapılaşmaya izin verilmemesi, yapıların tamamen ahşap olmasına ve planlı ve düzenli yapılmasına itina gösterilmesi, yapılaşmayla ilgili nazım plan hazırlanması, nazım plan dışında yapıya asla izin verilmemesi gerekir.
1.5. Ceviz ormanlarının oluşturulması: Verimli ve iklim şartlarına dayanıklı ceviz fidanı  Kırgızistan’dan temin edilerek  köyümüzün ekonomik değerini kaybeden arazilerinde küçük ceviz ormanlarının oluşturulması fikrini Sayın Ahmet İyimaya ortaya koymuştur. Kırgızistan’da görev yapan Muhittin Gümüş aracılığıyla fidan temin edilerek ceviz ormanları gerçekleştirilecektir.

2. Sosyal ve Kültürel Amaçlı Projeler , Etkinlikler
2.1. Yayla Şenlikleri:
Düzenli olarak  2001 yılından beri yapılmakta olan Yayla Şenlikleri köyümüze ait Baldıran Yaylasında her yıl temmuz ayının 2. veya 3. Pazar günü gerçekleştirilmektedir. Şenlikler tüm köylülerin özellikle sürekli dışarda bulunan insanların birbirleriyle hasret gidermelerine, yardımlaşmalarına, yeni neslin birbirini tanımalarına, sosyal ve kültürel ilişkiler bakımından yarar sağlayan bir etkinliktir. Bu şenliğin sürekli olarak düzenlenmesinde emeği geçen herkese selam ve saygılar...

2.2. İlkokulun Yuva Köyü Etnografya ve Tarih Müzesi Yapılması: Köy ortak mülkiyetinde bulunan ilkokulun müze haline getirilmesini özellikle Yuva Köyü Muhtarlığından rica ediyorum. Okulun, eğer ihale ile herhangi özel bir kişiye satılması söz konusu olursa küskünlükler, dargınlıklar gibi hiç de hoş olmayan sonuçlar ortaya çıkabillir.( M.Gümüş).

Müzenin amacı: Kültür değerlerimizin yaşatılması için her türlü geleneksel el sanatları ürünleri, zenaatkârların kullandıkları eşyalar, geçmişte kullanılıp da bugün kullanılmayan ev eşyaları, tarım aletlerinin sergilenmesi ve her sülaleye ait bir köşe hazırlanarak kendi soy ağaçlarının yazılması, tarihi kişiliklerin fotoğraflarının asılması ya da albüm oluşturulması halinde gelecek nesillerin geçmişleriyle ilgili bilgi ve kültürel birikime sahip olamlarını sağlamaktır. Müze hazırlandıktan sonra Amasya Valisi, Milletvekilleri, Amasya’nın ünlüleri ve devlet erkanından insanlar davet edilmelidir.      (Muhittin Gümüş)

2.3. Yardıma muhtaç yetenekli çocuk ve gençlerin okutulması amacıyla yardım sandığı veya yardım hesaplarının açılması.

Not: Farklı fikir beyanında bulunmak isteyenler lütfen bize yazsınlar.
 

Yıllara Göre Köy Muhtarları
Bilal Eyimaya ……………, Halim Yılmaz: 1946-1950, .......................................Hacı Koçak: 1955-1960, Ahmet Yıldız: 1960-1962, Ahmet Gümüş:1962-1965, Ahmet Gümüş: 1965-1969, Mustafa Yıldız:1969-1973, Ahmet İyimaya: 1973-1977, Ahmet Gümüş:1977-1979, Yusuf Çetin:1979-1980, Yusuf Çetin: 1980-1984
Üzeyir Yılmaz: 1984-1989, Veysel Koçak: 1989-1994, Veysel Koçak: 1994-1999, Veysel Koçak: 1999-2004, Mustafa Yıldız:2004.........
En uzun süre muhtarlık görevi yapan Veysel Koçak (3 dönem), Ahmet Gümüş (3 dönem) ve Mustafa Yıldız( 2 dönem)’dır.
 

Köy İmamları:

İlk imam Haşim hoca olup o yıllarda çok sayıda hafız ve Kur’an okuyucusu yetiştirmiştir. En uzun süre imamlık yapan rahmetli Musa Hocadır. Musa Hoca sadece köyümüzün değil tüm Amasya ve Tokat yöresinin tanıdığı meşhur bir insandı. Ondan öğrendiğimiz dini bilgilerin itikadımız ve yaşantımız üzerinde çok büyük etkisi vardır. Onu tanıyanlar din adamlığının yanı sıra köylere yol, köprü, okul, cami ve çeşme yapımı konusunda Ankara’da bakan, milletvekili ve bürokratlarla görüşerek veya Amasya’da vilayete giderek iş bitiren saygı değer bir zâttı. Yaşantısıyla ve örnek kişiliğiyle, otoriter yapısıyla nice dargınları barıştırmış, nice mutlu yuvaların kurulmasına vesile olmuş yada yeniden yuvaları sıcaklığına kavuşturmuştur. Köyümüze ve köylümüze yaptığı hizmetler ebediyyen unutulmayacaktır. Aralık 1977’de hakkın rahmetine kavuşmuştur.
Haşim Hoca 1910-*.....Musa İyimaya: 1938-1940 askerliğe kadar ,Kazım Atak:1940-1942; Musa İyimaya: 1942-1977, Hüsnü İyimaya:1978-1981, Sami Topal:1982-1986, ...........................


Bu web sayfasının hazırlanmasında katkısı bulunan ve fotograflarla destek veren Fikret İyimaya’ya ve Ahmet Gümüş’e teşekkür ederim. ( Muhittin Gümüş)