Köyümüz 1960lı yıllarda 80, 1970li yıllarda yaklaşık 100 haneli köy olmuştur. Ancak başka yerlere göç nedeniyle bu sayı artmamış bilakis azalmıştır. Son yıllarda hem köyde hem de şehirde yaşama geleneği başlamış olup yaşlılar genellikle kış aylarını başka şehirlerde bulunan evlatlarının yanında geçirmektedirler. Son yıllarda emeklilerin köye dönüşleri de dikkati çekmektedir. Köyde en güzel hayat düğün ve bayramlarda olurdu. Çünkü yardımlaşmanın ve dayanışmanın sembolleridir düğün ve bayramlar.

Özellikle Ramazan ve Kurban bayramlarında her yaş grubunun kendisine has oyun ve eğlence biçimleri vardı. Genç kız ve erkekler salıncaklarla salınarak türküler ve şarkılar söylerlerdi. Özellikle köyümüzün doğu yamacındaki Çörmük mevkiinde, batı yakasındaki Yukarı Mahallede salıncakların kurulduğu yerlerde mütevazı şenlikler olurdu. Büyükler ise kendi aralarında güzel sohbetlerle ziyafet sofraları hazırlar, gelen misafire ikramda bulunurlardı. İklim şartlarının uygun olduğu yıllarda bu ziyafetler bahçelerde, açık yerlede olmaktaydı.

Değişen hayat şartları ve genç nüfusun şehirlileşmesi gibi sebeplerle artık ortak,eğlencelerin, türkülerin ve şarkıların yerini kapalı ortamlarda televizyon programları aldı diyebiliriz

Her arife günü ikindi namazından sonra mezarlık ziyaret edilir, ölenlerin ruhuna fatihalar okunur, hanımlar mahalle fırınlarında geleneksel olarak cevizli ve haşhaşlı çörekler ve hamursuz yaparlar. Yatsı namazına bütün erkek cemaat katılır ve namaz sonrasında sandıklarla lokum ve şeker dağıtılır. Eski yıllarda maddi durumu iyi olanlar kuru üzüm ve daha başka tatlı türleri de dağıtırdı.

Bayram sabahı ise bayram namazı kılınır, caminin bahçesinde topluca dua edilir ve ardından da bayramlaşmaya geçilir. Köyün en yaşlısı en başa durur ve yanına yaş sırasına göre bayramlaşarak sıraya geçilir. Böylece en küçük yaştaki birisi herkesle bayramlaşmış olur. Daha sonra bayram namazına gelemeyen hasta veya yaşlılar varsa onlar ziyaret edilir, aile içi ve akrabalar arası bayramlaşmalar sürer.

Sohbetler; yazları çeşme önlerinde, köy meydanında, kışları ise caminin yanındaki mescitte yapılır. Bu mescit aynı zamanda köy odası olarak da kullanılmaktadır.

İlk köy odası  Yusuf (Gümüş) Çavuş’a aittir. Köy odasında eski yıllarda  çeşitli halk hikâyeleri anlatılırmış veya Muhammediye ve Cenknâmeler okunurmuş. Ayrıca yolcu olanlar misafir edilirmiş.

Bugün ise daha fazla büyüklerin eskiye dair hatıraları ve günlük hayatla ilgili meselelerin konuşulduğu yer olmuştur.

Tarlalarda yapılan her türlü iş imece usulü yapılırdı. İlk baharda fasulye ekimi, mısır tarlasında ot ayıklama, tütün dikme; kırma, demetleme , ekin biçme ve harman işlerinde hep imece usulü çalışma olurdu. Akrabalar arasında imece usulü çalışma oduğu gibi komşular arasındaki ilişkilerin derecesine göre de yardımlaşma yoluyla işler zamanında bitirilirdi. Teknik araç gereçlerin gelişmesi ve tarımla uğraşmanın ekonomik kazanç sağlamadığı görülünce dışa göç başladı. Özellikle ormandan açılan bazı arazilerin yıllar sonra artık ekonomik değerini kaybettiği görülmektedir.